Sarim Kibar
1873, Selanik – 1945, İstanbul

Sarım Kibar, 1873’te Selanik’te bir Karakas ailesinin ferdi olarak doğar. Diğer erkek kardeşleri Hikmet, Osman Fettan, Rıza ve Fadıl’la beraber ‘Kibar Ali Mahdumları’ (veya Kibar Ali Kardeşler) diye bilinen, Selanik ve İstanbul’da faaliyet gösterdiğini bildiğimiz ticari işletmelerin başına geçer. 1903-4 yıllarından itibaren iki kardeşi Osman Fettan ve Rıza’yla beraber Feyziye mektebinin yönetiminde yer alır. 6 Mart 1908’de Selanik’te İspanyol obedyansına bağlı Perseverancia locasına girer (bu locaya kardeşleri ve Cavit Bey gibi isimler de dahildir). Meşrutiyet’in ilanından sonra Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna’yı ilhak etmesine tepki olarak İttihat ve Terakki (İTC) desteğiyle oluşturulan ‘Boykot Cemiyeti’ni idare eder. 25 Kasım 1908’de İstanbul’da teşkil eden Meşrutiyet (Constitucion) locasına üye olur. Şubat 1909’da Boykot süreci tamamlanır. Kardeşi Fadıl Kibar, aynı yıl kurulacak İTC destekli Donanma Cemiyeti’nin elindeki tekel şeklindeki imtiyazlardan bazılarını (sigara kağıdı, kibrit ve ‘gazoz’ satışı) şirket adına alır. 25 Haziran 1909’da Osmanlı topraklarının masonluk Yüksek Şurası’nın yönetimine girer. 1909 Ekim ayında Avusturya-Macaristan’a yapılacak, milletvekilleri ve büyük tüccarların katılacağı kapsamlı bir gezinin organizasyonunu ele alır.
1909 yılından itibaren, Sarım ve Fadıl Kibar’in Hilal-ı Ahmer veya başka yardım kuruluşlarına yüklü bağışlar yaptıkları görülür. Maddi destekleri yardım kuruluşlarıyla sınırlı kalmaz. Tanin gibi İTC destekli gazeteleri ve Feyziye Mektebi’ne yüklü bağışlar yaptıkları gözlemlenir. Özellikle sigara piyasasındaki tahakkümleri birçok başka tüccarı, hatta İngiliz diplomasisini rahatsız eder. Görebildiğimiz kadarıyla, kardeşler arasında bir iş bölümü vardır. Sarım ve Fazıl Kibar siyaset ve ticaretle daha içli dışlı görünürken, kardeşleri Rıza - ve belli ölçüde Osman Fettan - Feyziye mektebinin işleyişi ve finansmanıyla meşgul olurlar.
Maliye Nazırı Cavit Bey’e yakınlıklarıyla tanınan Kibar Ali kardeşlerden Sarım ve Fadıl Beyler, İTC adına rüzgar ters yöne estiğinde çeşitli güçlüklerle karşılaşırlar. 1912 Kasım ayında Maliye Nazırı Cavit, Sarım ve Fadıl Beyler ülkeyi kısa süreliğine terk etmek zorunda kalırlar. Fakat Kibar kardeşlerin siyasetle kurdukları yakın ilişki kesilmez. Tahsin Uzer, Ocak 1913’te gerçekleştirilen Bab-ı Ali baskınından önceki gece kendisi dahil bazı ihtilalcilerin Kibar Fadıl’ın evinde kaldığını anlatır hatıralarında. 1913’te İTC’nin her zamankinden kuvvetli biçimde iktidarı ele almasıyla Kibar Ali kardeşler de ticaret ve siyaset alanında faaliyetlerine kaldıkları yerden devam ederler. Sarım Kibar, 1913’te İTC’nin önde gelenlerinin kurduğu Müdafaa-ı Milliye Cemiyeti’nin yönetimine girer. 1914 Nisan ayında, Rusya’yla gergin ilişkileri yumuşatmak adına kurulan Osmanlı-Rus Cemiyeti’nde yer alır. Aynı yılın Haziran ayında, Müslüman Tüccar Cemiyeti’nin kurucuları ve önde gelen yöneticilerinden olur.
Savaş yılları boyunca, Kibar Ali’lerin sigara ve kibrit üretimi dışında ipek ve şeker ticaretine girdiğini bilinmektedir. Cavit Bey ve Enver Paşa’nın ‘lojistikçisi’ Topal İsmail Hakkı Paşa’yla yakınlıkları çeşitli rivayetlere sebep olur. Bu süreçte birçok yardım kuruluşuna destekleri artarak devam eder. Mart 1917’de Sarım Kibar, Cavit Bey’in himayesiyle yeni kurulmuş İtibar-ı Milli Bankası’nın yönetim kuruluna girer. 1924 yılında istifa edene dek bu kuruluşta son derece aktif biçimde çalışacaktır (aynı yıl, Fadıl Kibar başka Selanikli tüccarlarla banka muamelatı yapan İktisat Anonim Şirketi’ni kuracaktır).
Savaşın bitmesi ve İTC hükümetinin düşmesiyle, Kibar Ali kardeşlerin talihi bir kez daha dönecektir. Aralık 1918’den itibaren gazeteler yoğun şekilde savaş sırasında Cavit Bey’le bağlantılı olarak yaptıkları işleri mercek altına alacaktır. Mart 1919’da Kibar Fadıl tutuklanacaktır - Sarım’ın bu süreçte yurtdışında olduğunu tahmin ediyoruz. Haziran 1919’da Fadıl Bey’in ticarethanesindeki evraka el koyulur fakat 8 Temmuz’da tahliye edilir - 27 Temmuz’da ise hakkında yeni suçlamalar yapılır. Aynı günlerde, İngiliz müfettişler İtibar-ı Milli Bankası üzerinden Sarım Kibar’ın yaptığı kumaş ve ipek ticaretini mercek altına alırlar. Banka, İngilizlerin ihtikar iddialarını reddeder. Sarım Kibar, basıkalara rağmen banka yönetiminden ayrılmaz. 6 Mart 1920’de, İbrahimpaşazade Mustafa Şükrü Bey’in riyasetindeki Dersaadet Ticaret Odası'na ‘ikinci başkan’ seçilir (Tasvir-i Efkar’ın 7 Mart tarihli haberi Mustafa Şükrü yerine (Kavalalı) Hüseyin Hüsnü Bey’i kastetmiş olabilir). Mütareke döneminde yurtdışına çıkan Cavit Bey’e büyük maddi yardımlarda bulunur. Kardeşi Fadıl Kibar, Ekim 1920’de ‘sabun, kahve, un, buğday ‘ve emsali şeylerin ticaretine karışarak piyasanın terfiine sebep olmaktan’ mahkum olur. Fakat Kibar Alilerin faaliyetleri tüm hızıyla devam eder. Samsun tütün piyasasının en büyük oyuncularından olmaya devam eden aile, İzmir ve İstanbul’da faaliyetlerini durdurmaz. Kibar Sarım ve kardeşleri gaziler, yetimler ve başka birçokları için yardımlarda bulunmayı sürdürür.
Milli Mücadele’nin kazanılması ve Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle, Kibarlar ticari faaliyetlerini tüm hızıyla devam ettirirler. Sarım Kibar - tespit edebildiğimiz kadarıyla en azından 1925’e kadar - İstanbul Ticaret Odası ikinci başkanlığını yürütür. 1924 yılında İtibar-ı Milli Bankası’nın yönetiminden ayrılır. 1925’in sonundan itibaren İsveç’in Samsun fahri konsolosluğu görevini kabul eder (yetki alanına Sinop, Sivas, Tokat, Trabzon, Amasya ve Gümüşhane da girmektedir). Bu dönem daha ziyade Samsun merkezli tütün işlerine ağırlık verdiğini tahmin ediyoruz. 1927’de Samsun’da ‘Işık’ isimli mason locasının kurulmasına önderlik eder. Bu dönemde yalnızca Kibar Ali Kardeşler’de değil, Mehmet Balcı Müessesatı TAŞ gibi başka ticari kuruluşlarda da yönetim kurullarında yer aldığını biliyoruz. Kardeşi Fadıl, aynı yıllarda Şişli’de dokuma fabrikası kurmuş ve sigorta acenteliği yapmaya başlamıştır. Tam tarihleri tespit edilememekle beraber bir dönem vapur işletmeciliği işine de heves ettiği anlaşılıyor.
Tüm çabalarına rağmen, Kibar Alilerin işleri 1929-30 yıllarında bozulmaya yüz tutar. Şirketleri konkordato ilan eder. Fadıl Kibar’in Şişli’deki fabrikası yanar. Yönetim kurulunda bulunduğu İktisat Anonim Şirketi de batar. Kibar Rıza’nın oğlu 1930 yılında Samsun’da sebebi tam anlaşılamayan bir silahlı saldırıda öldürülür. 1932’de, aile Feyziye mektebinin kontrolünü kaybeder. Her şeye rağmen, eskisi kadar yüksek hacimle olmasa da ticaretle, özellikle de tütün ticaretiyle iştigal etmeye devam ettikleri anlaşılıyor. 1937’de, Selahattin Adil Paşa’yla ortak olarak girdiği bir maden işini tetkik etmek için gittiği Eskişehir’de kalp krizinden vefat eder Fadıl Kibar. Sarım’ın bu süreç içinde ne yaptığını dair pek bir bulgu yok elimizde; Oğlu Ali Sarım Kibar’ın tütün işlerini devraldığını anlıyoruz. 1930’ların başınd geçirdikleri buhranı atlatmayı başarsalar da, bir daha Meşrutiyet’le açılan parlak yıllara dönemedikleri anlaşılıyor Kibar Ali kardeşlerin.
Uzun yıllar fiilen idare ettiği Ticaret ve Sanayi Odası’nın meşhur ‘reis-i sanisi', İtibar-ı Milli Bankası yönetim kurulu üyesi ve ölüm ilanının belirttiği üzere, ‘milli ticaretin önderlerinden’ Sarım Kibar, 14 Nisan 1945’te vefat eder.
Yazar: Arda Ekşigil